Eraserhead – David LYNCH
Dikkat : Yazı yer yer spoiler içerme olasılığına sahiptir...
"In Heaven, Everything Is Fine."
Cennette Herşey Güzeldir
Eraserhead, gerçeğe dönüşen bir karabasan, bir kabuslar bileşkesi, yada tam anlamıyla bir insanın yaşadığı depresif-bunalım halinin beyazperdeye, hem de o kişinin yaşadığı gözle yansıması...
Gece yatağınıza uzanın, gözlerinizi kapayın ve uykuya dalın. Rüyanızda kötü bir kabus esnasında sırılsıklam olup terler içinde uyanın. Gördüklerinizi hayal meyal hatırlarsınız tabi hatırlamak isterseniz. Oturun ve
Eraserhead'i seyretmeye başlayın. Bittiğinde onu da kabuslarınız gibi hayal meyal hatırlayacaksınız... Tabi bu kabusu bitirmeyi başarabilirseniz...
Filmi anlamak için (daha doğrusu anlamaya çalışmak) herşeyden önce David Lynch adında çılgın! bir yönetmenin varolduğunu bilmek ve onun hakkında az da olsa fikir edinmek gerekiyor. En azından yönetmenin resmi görmek dahi olsa bazı şeyler anlatmaya yetecektir. Filmlerinde mantık, rasyonellik öğelerini barındırmayan David Lynch, sinemayı bir hikaye anlatma sanatından çok soyut bir boyuta taşımıştır. Yönetmen olmadan önce ressamlığa çok ilgi duyması ve bu resimlerin kompozisyon olarak soyut olması da çok şey anlatacaktır...
Lynch'in ilk önce "The Grandmother" olarak tasarladığı kısa bir filmden gelişen senaryo ile çekilen
Eraserhead aynı zamanda yönetmenin de ilk uzun metrajlı filmi. Çekmesi 4 sene gibi uzun bir süre alan
Eraserhead'in film bütçesi Amerikan Film Enstitüsünün mali desteği yanında Lynch'in akraba ve arkadaşlarının yardımlarıyla karşılanmıştır.
Oyuncu kadrosu olarak oldukça fakir bir film. "Henry" temel karakter iken, kız arkadaşı "Mary X", kız arkadaşının anne ve babası "Mr. X" ve "Mrs. X" ve birkaç garip karakter daha var. Filmde topu topu 1-2 dakika konuşma var dolayısıyla arka fondaki müziklere, anlamsız sessizliklere teslim olmaktan başka çaremiz kalmıyor. Matematikte X, kendi gireceğimiz herhangi bir değişkenin yerini tutan bir sembol. Buradaki isimler gibi hepsi birer bilinmeyen aslında.
Şayet
Eraserhead’in konusu nedir ne işleniyor diye bir soru sorulursa rahatlıkla film Henry'nin kabusları üzerinde kurulmuş denebilir. Henry kız arkadaşının komşusuna bıraktığı not üzerinde onlara akşam yemeğine gidiyor. Burada kayınvalidesinin saldırısına uğruyor. Yemekte bacak aralarından kan fışkıran bir tavuk ile karşılaşıyor ve bir de bebeği olduğunu öğreniyor. Ve bu onun ve kız arkadaşı Mary X'in istemedikleri bir bebektir. Tabi bebeğin de normal bir bebekten çok iri kafalı, her tarafı bezlerle sarılmış bir yaratığa benzemesi de cabası. Aslında bunun bir bebek olduğu sadece film boyunca zırıl zırıl insanı huzursuz eden ağlamasından anlaşılıyor. Mary X bebeği de alıp Henry'nin dairesine taşınıyor. Ve yaşanan kabuslar Mary X'in evden kaçıp Henry'nin bebek ile yalnız kalmasından sonra iyice su üstüne çıkıyor...
Filme imgeler hakim, ve filmi az da olsa anlayabilmek için bu imgeleri sorgulamak gerekiyor. En başta manivelayı çeken adam, insan spermine benzeyen nesneyi serbest bırakıp bir su birikintisine düşürüyor. Bu bir anlamda da çiftleşmenin de simgesel bir anlamı değil mi? Böylece bebeğin ilk tohumları da atılmış oluyor. Zaman zaman Henry'nin yatağında ortaya çıkan ve radyatörün şarkı söyleyen bayanın çevresinde yağan nesneler de aynıları değil mi? Herşeyi temel kaynağından irdelemeyi seven Lynch böylece çocuk sahibi olmak isteyenlere de olumsuz bir gönderme yapıyor. Ya işler istenildiği gibi yolunda gitmezse...
İşte Henry de böyle bir çıkmaza gidiyor. Mutant bir bebek ile yalnız kalan Henry hiç durmadan zırlayan bu bebeği bir türlü susturamıyor, uykuları kaçıyor ve en sonunda radyatördeki bayanı keşfediyor. Radyatördeki kadın ölümü temsil ediyor ve cennette her şeyin iyi olduğunu söylüyor. Henry'nin yaptığı hatayı yüzüne vururcasına da ilerleyen sahnelerde yukarıdan düşen spermsi nesneleri ezmeye başlıyor. Kabuslarının esiri olan Henry her nasılsa kendini bir anda bu bayanın karşısında buluveriyor. Filme adını veren sahnede Henry'nin kafasının kopup düşmesi de artık ne kadar ızdırap çektiğini belirtiyor. Kopan kafa da bir fabrikaya götürülüp silgi yapımında kullanılıyor. Bu da taşıdığımız ruh bir yana bir nesne olduğumuzu da hatırlatmıyor mu? Bunda derin bir mantık aramak gereksiz... Film boyunca ne Henry ne de Mary X bebeği bir kez eline alıp sevmiyorlar, bir şefkat göstermiyorlar. Sadece onu susturmaya çalışıyorlar.
Henry'nin komşusu olan güzel ve gizemli bayan ile ilişkiye girmesi de insanların ikiyüzlülüğünü ve olumsuz şartlar altında insanların nasıl akıllarının başlarından alabileceğinin en güzel ifadesi... Yaşanan tüm olumsuz şeylere rağmen Henry yine aynı hataları tekrarlayabilecek bir zihniyettedir.
Düşünülmeden yapılan bir ilişki sonrasında insanların ne kadar kötü durumlara düşebileceği anlatılmıştır bir nevi film boyunca. İstenmeyen ve sevilmeyen bir bebek, her ne kadar tatlı veya sevimli de olsa o "Henry ve Mary X" gibi akılsız 2 kişi tarafından yine bu mutant bebek gibi kötü görülecektir, sürekli ağlayacak ve mutsuz olacaktır.
Film hakkında söylenebilecekler şeyler, temel varsayımlar dışında tümüyle farklılık gösterebildiği gibi
Eraserhead bir rüya olarak algılandığı zaman film mükemmel etkiyi yaratabiliyor... Sonuç olarak;
Bir şeyi yapmadan önce bu şey her ne olursa olsun çok iyi düşünün kendinizi iyice tartın yoksa kabuslarınızın esiri olabilirsiniz...